Ortodonti, diş hekimliğinin diş ve çene düzensizliklerinin teşhisi, önlenmesi ve tedavisi ile ilgilenen özel bir dalıdır. Bu alan, sadece dişlerin düzgün sıralanmasını değil, aynı zamanda çene ilişkilerinin de düzeltilmesini hedefler. Ortodontik tedavi, estetik kaygıların giderilmesinin yanı sıra, çiğneme fonksiyonlarının iyileştirilmesi, konuşma problemlerinin giderilmesi ve ağız sağlığının korunması açısından da büyük önem taşır.
Ortodontik problemler, genetik faktörler, kötü alışkanlıklar (parmak emme, uzun süreli biberon kullanımı gibi), erken diş kayıpları veya travmalar sonucu ortaya çıkabilir. Bu problemler erken yaşta tespit edilip tedavi edilmezse, ilerleyen yaşlarda daha karmaşık hale gelebilir ve tedavisi zorlaşabilir. Düzgün sıralanmış dişler ve dengeli bir çene yapısı, kişinin özgüvenini artırırken, diş çürükleri ve diş eti hastalıkları riskini de azaltır. Bu nedenle, ortodontik değerlendirme ve gerektiğinde tedavi, genel ağız ve diş sağlığının önemli bir parçasıdır.
Ortodontik problemler çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bunlar arasında çapraşıklık (dişlerin sıkışık veya dönük olması), açık kapanış (ön dişlerin kapanmaması), derin kapanış (üst dişlerin alt dişleri fazla örtmesi), çapraz kapanış (alt dişlerin üst dişlerin dışında kapanması) ve diastema (dişler arasında boşluklar) sayılabilir. Ayrıca, çene ilişkilerindeki bozukluklar da (Sınıf II ve Sınıf III maloklüzyonlar) önemli ortodontik problemlerdir.
Ortodontik problemlerin teşhisinde çeşitli yöntemler kullanılır. Klinik muayene, ortodontistin problemleri gözle görerek ve elle hissederek değerlendirmesini sağlar. Ağız içi ve dışı fotoğraflar, tedavi öncesi ve sonrası durumu belgelemek için önemlidir. Alçı modeller, dişlerin ve çene ilişkilerinin üç boyutlu olarak incelenmesine olanak tanır. Radyografik incelemeler (panoramik röntgen, sefalometrik röntgen) ise diş köklerinin, çene kemiklerinin ve yüz yapısının değerlendirilmesinde kullanılır. Son yıllarda, 3D tarama ve görüntüleme teknolojileri de teşhis ve tedavi planlamasında giderek daha fazla kullanılmaktadır.
Ortodontik tedavide kullanılan en yaygın yöntem, sabit ortodontik apareyledir (braketler). Bu sistem, dişlere yapıştırılan braketler ve bu braketlere takılan tellerden oluşur. Teller zamanla sıkılaştırılarak dişlere kontrollü kuvvetler uygulanır ve dişlerin yavaşça hareket etmesi sağlanır. Sabit ortodontik tedavi, karmaşık diş hareketlerini gerçekleştirmede oldukça etkilidir ve genellikle 18-24 ay sürer.
Son yıllarda, şeffaf plaklar (örneğin Invisalign) popülerlik kazanmıştır. Bu sistem, dişlere yerleştirilen ve belirli aralıklarla değiştirilen şeffaf, çıkarılabilir plaklardan oluşur. Şeffaf plaklar, estetik açıdan daha tercih edilebilir ve günlük yaşamı daha az etkiler. Ancak, her vaka için uygun olmayabilir ve genellikle daha hafif ortodontik problemlerin düzeltilmesinde kullanılır. Bunların yanı sıra, fonksiyonel apareyler (çene ilişkilerini düzeltmek için), hızlı üst çene genişletme apareyleri ve headgear gibi çeşitli ortodontik aletler de spesifik problemlerin tedavisinde kullanılır.
Erken dönem ortodontik tedavi, genellikle 6-10 yaş arasındaki çocuklarda uygulanan ve ileride ortaya çıkabilecek daha ciddi problemleri önlemeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu dönemde, çene gelişimi hala devam etmektedir ve bazı ortodontik problemler daha kolay düzeltilebilir. Erken tedavi, çene genişletme, yer tutucuların kullanımı, zararlı alışkanlıkların (parmak emme gibi) düzeltilmesi ve fonksiyonel apareylerle çene ilişkilerinin iyileştirilmesi gibi uygulamaları içerebilir.
Erken dönem tedavinin avantajları arasında, daha ciddi problemlerin önlenmesi, tedavi süresinin kısaltılması ve bazen cerrahi müdahale ihtiyacının ortadan kaldırılması sayılabilir. Ancak, her çocuk erken tedaviye ihtiyaç duymaz. Ortodontist, çocuğun büyüme ve gelişimini değerlendirerek, erken müdahalenin gerekli olup olmadığına karar verir. Bazı durumlarda, sadece gözlem altında tutmak ve uygun zamanı beklemek daha doğru bir yaklaşım olabilir.
Yetişkinlerde ortodontik tedavi giderek daha yaygın hale gelmektedir. Estetik kaygılar, ağız sağlığının iyileştirilmesi veya daha önce yapılmamış tedavilerin tamamlanması gibi nedenlerle yetişkinler ortodontik tedaviye başvurabilir. Yetişkin ortodontisi, kemik büyümesinin tamamlanmış olması ve periodontal sağlık gibi faktörler nedeniyle çocuk ve ergenlerdeki tedaviden farklılık gösterebilir.
Yetişkinlerde ortodontik tedavi genellikle daha uzun sürebilir ve bazı hareketler daha zor olabilir. Ancak, modern ortodontik teknikler ve materyaller sayesinde, yetişkinlerde de başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Şeffaf plaklar ve lingual braketler (dişlerin arka yüzeyine yerleştirilen braketler) gibi estetik seçenekler, yetişkinler için cazip alternatifler sunar. Ayrıca, yetişkinlerde ortodontik tedavi sıklıkla diğer dental disiplinlerle (periodontal tedavi, protetik tedavi gibi) işbirliği içinde yürütülür.
Ortodontik tedavi tamamlandıktan sonra, elde edilen sonuçların korunması için pekiştirme fazı büyük önem taşır. Bu aşamada genellikle sabit veya hareketli pekiştirme apareyleri kullanılır. Sabit pekiştirme apareyleri, genellikle alt ve üst ön dişlerin arkasına yapıştırılan ince tellerdir. Hareketli pekiştirme apareyleri ise, geceleri takılan şeffaf plaklardır. Pekiştirme süresi kişiye ve vakaya göre değişebilir, bazen ömür boyu devam edebilir.
Pekiştirme fazında düzenli kontroller önemlidir. Ortodontist, dişlerin konumunu ve pekiştirme apareylerinin durumunu değerlendirir. Hasta, ağız hijyenine özellikle dikkat etmeli ve düzenli diş hekimi kontrollerine devam etmelidir. Pekiştirme apareylerinin bakımı ve kullanımı konusunda verilen talimatlara uymak, tedavi sonuçlarının uzun vadeli başarısı için kritiktir. Unutulmamalıdır ki, ortodontik tedavi sonrası dişlerde minimal hareketler normal kabul edilir ve bu, doğal yaşlanma sürecinin bir parçasıdır.